Okuma : 13284
Yazan : Sedat BEYAZ
Tarih : 02.03.2013 20:10:29
Kategori : Sür Manşet
Halaçoğlu, tutanaklarda Abdullah Öcalan'ın Said-i Nursi'nin Ermeni köyünden olduğunu söylemesini de ilginç bulduğunu ifade ederek, 'Madem ki bu yolu açtılar. Gelin hep birlikte araştıralım. Gülen'in köyü ne köyüydü, Öcalan'ın köyü ne köyüydü' diye beyanıyla Fetullah GÜLEN’in Ermeni kökenli olduğunu mu ima etti?
HALAÇOĞLU’NDAN ŞOK İMA; FETULLAH GÜLEN ERMENİ Mİ?
Halaçoğlu, tutanaklarda Abdullah Öcalan'ın Said-i Nursi'nin Ermeni köyünden olduğunu söylemesini de ilginç bulduğunu ifade ederek, 'Madem ki bu yolu açtılar. Gelin hep birlikte araştıralım. Gülen'in köyü ne köyüydü, Öcalan'ın köyü ne köyüydü' diye beyanıyla Fetullah GÜLEN’in Ermeni kökenli olduğunu mu ima etti?
Yusuf Halaçoğlu’nun “gelin hep birlikte araştıralım” diyerek tartışmalara ayrı bir boyut kazandırması (Gülen’in Ermeni kökenli olması) sosyal paylaşım platformlarında günün en çok tartışılan konusuydu.
Hareket 2023 Gazetesi yazarlarından Murat ALPEREN’in de sosyal paylaşım platformlarında ki tartışmalara müdahil oldu.
Murat ALPEREN’in sosyal paylaşım platformlarındaki beyanları ve konu ile ilgili makalesi;
“Halaçoğlu, tutanaklarda Abdullah Öcalan'ın Said-i Nursi'nin Ermeni köyünden olduğunu söylemesini de ilginç bulduğunu ifade ederek, 'Madem ki bu yolu açtılar. Gelin hep birlikte araştıralım. Gülen'in köy ne köyüydü, Öcalan'ın köyü ne köyüydü' diyerek nihayet konuştu...
Fetullah GÜLEN ermeni kökenlidir ve bizzat büyük dedeleri Ezurum'da Türklere yapılan soykırımda aktif görev almıştır. Yalansa araştırın...”
“Yusuf Halaçoğlu'nun Fetullah Gülen'in köyünün Ermeni köyü olarak gündeme getirdiği dolaylı olarak Fetullah Gülen'in Ermeni kökenli olduğunu ima ettiği iddialara şaşıran Erzurumlu hemşehrilerim;
Erzurumun köylerinde yıllarca Ermeni papazlar imamlık yapmıştır, Erzurum’un dadaşı, arkasından namaz kıldıkları imamların 1915 yıllarında Ermeni çetelerin başında görünce ‘vışşş…’ dedikleri de aşikar gerçektir...
Erzurum’un yaşlılarına sorun bu tür yaşanmışlıkların binlercesini anekdot olarak size anlatsın...”
FETULLAH BEY!
ÇEK MÜNAFIK ELİNİ, ÜLKÜDAŞLARIMIN VE TÜRK ADLI KUTSALİYETİMİZİN ÜZERİNDEN
Bizler kalemimizle iki satır yazı yazarken, Genel Başkanımızın-Genel Merkezimizin açıklamaları ve Genel Başkanımızın basın danışmanlarının yazılarındaki üslubu örnek alırız.
Genel Başkanımızın işaret etmediği veya gündeme getirmediği olayları veya kişileri yazmak gibi bir had aşma girişiminde bulunmayı dahi, teşkilatımıza ihanet olarak algılarız.
Genel Başkanımız ve Genel Merkezimiz sertleşirse, bizde kalemimizle sertleşiriz.
Genel Başkanımızın basın açıklamalarını takip ederek, bir konuda hassas davranılması gerekiyorsa, bizlerde hassasiyetle konuya yaklaşır, kalemimizin hareket alanını belirleriz.
Sadece kalemimizin mi?
Hayır,
Kalem tutan ülkücü yazılarının hareket alanını, kahvede oturan ülkücü sohbetinin hareket alanını, devlet kadrosu olan ülkücü sabır alanını, partide görev alan ülkücü görev ve söylev alanını, kısacası; yaşamımızı teşkilat-lider-doktrin üçleminde A’dan Z’ye dizayn ederiz, en azından etmeye çalışırız.
Bazen görürüz görmezlikten geliriz…
Korkumuzdan mı?
Sindiğimizden mi?
Asla…
Bazen duyarız duymazlıktan geliriz, biliriz ki;
Liderimiz en iyisini bilir.
Gerekli yerde, uygun zamanda gerekli müdahaleyi yapacağından eminizdir.
Başbuğumuz Alpaslan Türkeş’le var olma sürecini başlatan ve o var olma sürecinde, döneklerin O dönekler ki: 12 EYLÜL’ün hemen sonrasında cezaevinden “Türklük için mücadele eden bedenlerimiz, bundan sonra İslam’i Cihat'ta canlı bomba olacaktır” sloganı ile başlayan manifestolar yayınlarken, Başbuğ’a “Türklük ve Cumhuriyet sevdanızdan vaz geçinle başlayan, tehdit mektupları yazıyorlardı.
Dün, Yeşil Kuşağın İslamcılarıyla işbirliği yapan bu güruh, bugünde CIA’nin kontrolündeki cemaatlerle, Türk düşmanlığı noktasında yine sahnedeler.
Bu her dönemin döneklerinin ihanetine rağmen büyüyen, kök salan Türk Milletçisi ruh, artık Devlet Bahçeli Bey ile kurumsallaşıp, iktidara yürümektedir. Aykırı bir davranış, iktidara yürüyen Türk Milletçisi ruhun, kurumsal beden haline geldiği MHP’ye gölge olmaktır.
Gölge olmak Türklüğe ihanetin ayrı bir motifidir.
MHP Parti İçi Yöneticilik Okulunda bulunduğumuz esnada, bir MHP Milletvekili ile sohbetimiz esnasında, Fetullah GÜLEN ve Cemaati ile ilgili düşüncelerini sormuştum.
Milletvekilimiz “hassas bir konu, ellerindeki medya dönem dönem ülkücülere saldırıyor ama hele sabredip izlemekte yarar var, Cemaatinin mensuplarının kendileri değilse de, birçoğu ülkücü ailelerin çocukları hele sabır…”diye bir tespitte bulunmuştu.
Evet haklıydı.
Sohbet ettiğim Cemaat mensuplarında, bende bunu fark etmiştim.
Birçoğunun da beyinlerine sanki format atılmıştı, halisane niyetlerle kandırıldıkları bir gerçekti.
Keza bende çocukluk yıllarında, Erzurum’daki evimizde Babam Fetullah GÜLEN’in kasetlerini dinler, o ağladıkça hüzünlenir, bende Babamın bu hüzünlü haline ve kasetteki şahsın ağlamasına dayanamaz, bende ağlardım.
Bizim evimizde ve büyüdüğüm ocaklarda hiçbir zaman, bu şahıs hakkında kötü söz söylenmezdi.
Hatta Başbuğ Alpaslan Türkeş “benim cenaze namazımı Fetullah GÜLEN kıldırsın” diyebilecek kadar, ülkücü camianın da saygı duymasını sağlamıştı.
Ben ve benim gibi birçok ülkücü, sırf bu yüzden sevmesek de, saygı duyup Başbuğumuzun hatırına kötü söz söylememeye dikkat ettik.
Ama
Hooop Hoca Efendi!
Her şeyinde bir sınırı var.
Sabır dediysek, hatır dediysek, Baba - Başbuğ nasihati dediysek, çöl gülü taşı (Sabır Taşı)da değiliz.
Senin ve CIA kontrollü şakirtlerinin her iftirasında, şükür çekip “yine gel” diyecek Mevlana'da değiliz.
Her yalan senaryolarla düzmece operasyonlarda cezaevine atılsak da korkup sinecek hiç değiliz.
Babasını asan cellâda âşık olan, nağmeler dizen, Yahudi kızı hiç değiliz.
Genel secimler öncesi benim ve ülküdaşlarımın düzmece bir senaryoyla MHP’nin Diyarbakır Mitingi öncesi tutuklanışımız akabinde benim ve ülküdaşlarım hakkındaki iftira dolu masumiyet karinesini çiğnercesine nezdimizde, ülkücüleri karalama seferberliğinde şahsının ve şakirtlerinin şirki ölçü alman-almanız , ne derece Müslüman kılığına girmiş münafık olduğunun, dünyada bedenini bulmuş şeytanın ta kendisi olduğunun, taraftarlarının da Hizbulşeytanlar olduğunun göstergesidir.
Evet, sen bir şeytansın.
Yanlış anlama bunu ben idea etmiyorum ilk seni ve şakirtlerini şeytan diye ananda ben değilim.
Sayın Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan her toplantısının da adın geçtiği zaman senden “Ağlayan Şeytan” diye bahsedermiş ben şahsen duymadım. Kaynak: Hasan Hüseyin MEMİŞ’in “CACIKİSTAN” adlı kitabı yalansa da bu kitap yayınlandıktan sonra tekzip edildiğini duymadım araştırmalarıma göre de bu noktada açılmış bir dava yok.
Evet, şakirtlerin de senin gibi bir şeytanın ideallerini, ideal edinen Hizbulşeytanlardır.
Ey Hoca Efendi!
Diyette bitti, saygıda…
Sanır mısın ki;
Dedenin, Pasinlerli İbrahim Bey’in hizmetkârlığını yapan bir Asala zihniyetli Ermeni olduğunu bilmiyoruz…
Sanır mısın ki;
Ağlama sebebinin, gerçekte gençlik yıllarında, bir Erzurumlu ailenin kızına sevdalanıp ta, istediğinde Erzurumlu ailenin de, Ermeni olmandan dolayı değil de Türk katliamında görev almış eli kanlı bir Asala zihniyetli Ermeni ailesinden gelme bir, ermeni soylu olmanı bilmesinden dolayı, kızı sana vermediklerini…
Ve
Her ağlayışında, buna sebepten kin gözyaşlarını akıttığını, evlenmeme sebebinin de; Allah Nur’u yolunda mücadele ederken, dünyevi zevklerden aranmaktan dolayı değil de, akan damlaların Allah aşkıyla hiçbir alakası olmadığını, Türk’e kininden sinirlerinin boşalması, psikolojik durum olduğunu biz Erzurumlular safız bilmiyoruz.
Sanır mısın ki;
Gözlerinin çeşme olup, damla damla akma sebeplerinden birinin de, CIA’den aldığın emirle Türk’e ve Türkiye Cumhuriyeti'ne kin tohumlarını yeşertmek için ve Türk’ü Türk’e kırdırmak şiarından kaynaklandığını, biz Türk’ler safız bilmiyoruz.
Sanma ki;
Ermeni Dedelerinin, Müslüman kıyımında aktif rol aldığını,
Bugünkü PKK'ya eşdeğerde eylemlerinin sonucunda Osmanlı tarafından Revana sürüldüğünü,
(Revan: bugün İran sınırları içerisinde Ermeni nüfusunun yoğun bulunduğu ve PKK’nın İran’daki versiyonu PEJAK’ın kurulduğu, hala PKK’nın yuvası olan il…)
O zamanlar, Revan’da yer ve arazi alamadıklarından, tekrar Osmanlı sınırına dönmek istediklerinde, Osmanlı’nın bunlara “dönersiniz ama Müslüman TÜRK kimliğiyle şartı koştuğunu,
Dedelerinin de o şekilde döndüğünü,
Ama Müslüman halka, bilhassa Kürt halkına katliam yaptıklarından Bitlis’e dönemediklerini,
Sonra Erzurum’a dönüp yerleştiklerini…
Biz Müslümanlar safız bilmiyoruz.
Bunlar iftira diyenlere;
Biz siz değiliz iftira atalım.
İnanmıyorsanız acın Erzurum/ Hasankale Osmanlı arşivlerini araştırın.
Orada hepsi mevcut.
Tabii Arşiv yakmasıyla meşhur ANAP, kendi soylarının açığa çıkması, dedelerinin Müslüman ve Türk kıyımındaki, aktif rollerinin bilinmesi tedirginliği ile, bir sürü yakmış oldukları arşivler gibi onları da yakmadıysalar...
(Bugün bile, doğuda birçok “Kürt’üm” diye, kendini adlandıranların dedelerinin veya babalarının doğum yerlerinde Revan yazar.
Ya Kürt olarak, ya da Türk olarak, Çerkez olarak gelen de vardır. Mesela Oğuzhan Asıltürk…
Türk ve çeşitli kimlikleri kamufle ederek PKK’yı destekleyenler, bu Ermenilerin torunlarıdır.
İslam düşmanı olmasına rağmen ümmetçiliği ön planda tutan Cemaat, Tarikat vb. oluşumların kanaat önderi olarak şu an Türkiye’nin geleceği noktasında meydanlarda çözüm senaryosu üretenlerin büyük bir bölümü gerçekte işte bu Ermeni soyluların torunlarıdır.
Mesela Turgut Özal’da bir Taşnak Ermenisi sülalesinden gelmedir, bu belgeleriyle açıklanmak istenmiştir, ama o zaman da Malatya Osmanlı Arşivi yakılmıştır.
İnanmıyorsanız Malatya arşivi yakılmış mıdır bir araştırın. Yusuf Halaçoğlu bu konularla ilgili belgeleri kitaplaştırarak sunmak istemiştir. O da baskılara dayanamamış başka bir bahara veya hiç görmeye nasip olamayacağımız başka bir güne ertelemiştir.)
Ey gerçekte İslam düşmanı Münafık!
Büyük tiyatrocusun vesselam.
Yıllarca Erzurum kimliğini kullanırken Erzurumlu olmamana rağmen, Erzurumluları kullanarak Türk’e kin kustun, kusturdun…
Kürtçülüğü-Ermeniciliği İslam’la özdeşleştiren tek büyük tiyatrocusun.
Tiyatroculuğunla Babamı da kandırdın, Başbuğumu da…
Hakkını vermek lazım, sana helal olsun.
Benim oyunculukta Oscar Ödülü adıyım sensin.
Sen fitne senaryolarının baş aktörü olarak, Oscar ödülüne layık dünya tarihinin en büyük oyuncususun.
Ne o, Fetullah Gülen Bey!
Ülkücüleri cımbızlama metoduyla karalarken,
Türk Milliyetçilerine saldırarak, CIA’nin sana vermiş olduğu görevin, icrasını, teknolojik boyutta en güzel şekilde ifa ederken, CIA den şilt mi alacaksın?
Be, Hey, Münafık!
Biz Türk milleti, hele hele Erzurumlular olarak, asala zihniyetli Ermeni soylu olmanı bile mesele etmeyip seninle ağladık...
Keza hiçbir Ermeni’yi de Asala zihniyetlilerle karıştırmadık.
Ermenilerinde, Gürcülerinde Orta Asya’dan gelen Türk boylarından olduğunu,(Bayındır Boyu) Ermeni’lerle Türkler arasındaki tek farkın Din olduğunu… Asala’ya, Diasporaya rağmen hep savunduk. Ermeni Diasporası ve Asala’yı protesto için Fransa konsolosluğunda kendini yakan Ermeni Türk vatandaşı Artin Penik gibileri partimizde, biz de her zaman, her alanda savunmayı, saygıyla anıp “Her Ermeni Asala zihniyetli değildir” diye haykırmayı ülkücü duruş bildik.
Bu kadar mı kinin bedenine hâkim?
CIA den alacağın bir aferinden, bu daha ulvi değil mi?
O kadar mı bunu düşünemeyecek derecede bunadın?
Ülkücülerin ne derece, her konuda olaylara hassasiyetle yaklaştığını, prokavatif eylemlerde ülkücü camiayı, her zaman sokaktan çekmeye çalıştığını ve bunu da başardığını hele hele benim ve arkadaşlarımın her hangi prokatif eylemde bulunmayı tetik düşüren “tetikçi” olarak görev almayı vatana ihanet olarak algılayacağımızı bilmez misin a be Çaşıtyan!
O kadar mı beynin sulandı?
Sen ve şakirtlerin, pardon Hizbulşeytanların, önce sunacağım Hasan Hüseyin MEMİŞ’in “CACIKİSTAN” adlı kitabında yazanlara bir cevap ver-verin, belki şimdi delil niteliğindeki bu belgeleri, araştırıp seni yargı önüne çıkararak, vatan hainliğinden yargılayacak savcılar, korkudan sana dokunamayabilir, ama bir gün CIA ajanı Fetullah Bey bunların hesabını vereceksin, vereceksiniz…
''ÇÖMLEK PATLADI DARBESİ''
Bir zamanlar RTE ona ''ağlayan şeytan'' derdi. Kadere bakın ki şimdilerde onlar ''kanka'' oluverdiler. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmez oldu hatta birinin içine ettiği kaptan, diğeri yemek yer hale geldi.
2007 Milletvekili Genel Seçimleri Öncesinde Armenian and Kurdish oluvermişti. Seçim öncesi avlanma alanının temizliğinde ''ağlayan şeytan'' ''esas oğlan'' oluvermişti. Seçim öncesi avlanma alanının temizliği konusunda ''5 imzalı'' çok önemli bir belge düzenlenmişti. Daha sonra bu belgenin aslı ortadan kayboluverdi. Eğer bu belge ortaya çık-saydı 2007 Milletvekili Genel Seçimleri iptal edilir. En az 3 Parti kapatılır ve bütün hesaplar alt üst oluverirdi. Armenian and Kurdish Party, bu belgenin ''eski'' , ''şirin'' ve ''haylaz'' (!) bir milletvekilinde olabileceğini düşünerek onu içeri aldırmıştı. Sonra da ''serbest bırakmak '' zorunda kalmıştı...
Her şey bir yana, biz esas hikâyemize dönelim...
Utah'ta ikamet eyleyen ''ağlayan şeytan'' derin derin düşünüyordu. Arada sırada çevresinde ''vaaz''ını dinle-yenler olabileceğini düşünerek burnunu çeke çeke ağlamaya başlıyor, üzerindeki hırkasını, vaaz cübbesi sanarak yakasını çekiştiriyor, burnunu da çekiştirdiği yakasına siliyordu. Yaka, üzerinde salyangoz gezmiş gibi pırıl pırıl parlıyordu. Uzun Süreden Beri Kendisi resen ''tekaut'' edildiğinden, sadece ''noter''lik yapabiliyordu. İçin için lanet yağdırıyordu. Kendisini ''tekaüt'' eden Faşist Kürtçü imamına: onun şerrinden diğer imamları da korkmuş ve sinmişlerdi kenara. Cemaatine artık Kürtçüler hakimdi. Birden Ağlamak geldi içinden, salya-sümük hıçkırmaya başladı yeniden.
Akşam olmuş, yemeğini yemiş, yemekten sonra da kendisine diyabetik şekerle yapılmış ''künefe'' ikram edilmişti. Ardından 1.000 mg'lik Matofin'den bir tane almıştı. Vücudunu tatlı bir rehavet sarmıştı, tam şekerle-meye başlayacaktı ki içeri o faşist Kürtçü imamı dalıvermişti. kapıyı bile vurmadan...
Kalk Hoca efendi kalk, aldığımız kararı usulen onayla da sonra ne yaparsan yap ! diye bağırmıştı...
SAYFA -351-
''Ağlayan Şeytan'' , 'nasıl fark etmedim, bunun bu kadar tuğsuz olduğunu dedi içinden , ama köşesinde toparlamayı da ihmal etmedi.
--- Konuşalım sonra da onaylarız, dedi.
Malum imam acıyarak baktı yüzüne sonrada dışardakilere seslendi.
--- Ne duruyorsunuz orada, girsenize içeri!
Kıta imamcıkları birer sığıntı gibi içeri süzülüp kapıya yakın bir yerlere oturdular. ABD yönetimi tarafından hoca efendinin yerine atanan imam konuşmaya başladı.
--- Kardeşler bildiğiniz gibi bütün kurumlarda yönetimi ya ele geçirdik ya da ele geçirmek üzereyiz. TSK hariç. Orayı ele geçirmezsek, diğerlerinin hiçbir önemi kalmaz. Her ne kadar elemanlarımızın bir kaç tanesi bir kaç yıl içinde orgeneralliğe kadar yükseleceklerse de bu yeterli değil. İçteki temizlik yıllarca sürebilir. Bu süreci hızlandırmamız gerekir. PKK’daki Kardeşlerimiz de TESEKA'ya baskı yapmamızı istiyorlar. Bunun İçin Sizlere daha önce ana hatları ile anlattığım çözümden başka çözümü olan var mı?
--- Yok mu ? Aferin olmasın zaten... Hoca Efendi, İşler senin planlamalarına uygun gitmiyor. olaylar bizim önümüzde koşturuyor, gündemi başkaları belirliyor. Artık ipleri ele almamız lazım.
--- Nedir düşünceniz muhterem? dedi hoca efendi.
---''Çömlek Patladı'' darbesi yaptıracağız, sonrada ortalığı silip süpüreceğiz.
--- Nasıl? Anlamadım.
---Bir sahte darbe planlayacağız ve sonrada darbecileri ihbar edip bizden olmayan kim varsa temizleyeceğiz hatta kendi kendilerine temizlettireceğiz...
--- İçerideki mürit sayımız, bütün TSK personelinin yüzde 13'ü sempatizanlarımız yüzde 5, müritlerimizin kontrolündekiler yüzde 38 ama yine de çok riskli bir durum bana kalırsa...
---- Sana kalırsa. O zaman hiçbir şey yapamayız TSK’de ki kesin ve emin gücümüz aslında yüzde 6.5; geri kalanı para , pul ile tutuyoruz. Bu işi Artık bitirme zamanı geldi hoca efendi.
SAYFA -352-
--- Peki Planın nedir?
---- Uzun uzun anlatacak ne zamanım var, ne de gerek var ; ama ana hatlarını açıklayayım , çünkü yarın Hava Tampa' da ki ''askeri üs'' de olmam gerekiyor. Türkiye'den Gelen bizim ''fındıkçı danışman'' ile buluşacağız. Kara Kuvvetleri'ndeki senin şu meşhur general var ya, onu bu işin başına geçireceğiz... Rütbesi de buna yeter. Zaten dışarıdan herkes onu ulusalcı-milliyetçi olarak bilir.
---Ama....
---“Kabul etmez mi” Diyeceksin ?
---Muhtemelen...
----Elimizdeki dosyalar ne güne duruyor? Doğu Anadolu'da ''altın muhafızlarından'' aldığı külçeler; karısının kumar borçları; kızının F. Üniversitesi hastanesinde aldırdığı gayri meşru çocuğu; beyefendinin gazeteci ile olan gönül bağı...
--- Şantajla mı yani?
--- Gerekirse evet...
--- Geri tepmesin? Peki sonra...
--- Plan aslında çok basit TSK’deki müritlerimiz çevrelerinde etki altına aldıkları ''darbe'' konusunda azmettirecek ve kendileri bu işe asla bulaşmayacaklar. Onların azmettirmesi ve adres tarif etmesi yeterli olacak. O adrese meyyal olanları da ''darbe listesi'' ne bizimkiler dâhil ettirecekler. Bu Konuyu bir zincirleme reaksiyon haline getirecekler. Aynı Arkadaşlarımız, dışardaki sivil arkadaşlarımızla el ele vererek elektronik postalar ve diğer unsurları kullanarak, bu grup üzerinde etkilerini arttırıp cepheyi daha da sağlamlaştıracaklar. onları darbeye azmettirecekler. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bu faaliyetler ile bizim aramızda bir bağ kurulmamasına azami derecede dikkat sarf etmek: daha da önemlisi bu darbe faaliyeti için askeri yargı içinden mümkün olduğunca fazla taraftar toplamak ve listede yer almalarını sağlamaktır.
--- Neden askeri yargı mensupları?
--- Darbe girişimi ortaya çıktıktan sonra darbeci personelin askeri mahkemelerde değil de kurulacak özel mahkemede yargılanmasının önünü açmak için...
SAYFA-353-
--- İyi ama orada daha da güçlüyüz...
--- Ne yapalım. bazılarını gözden çıkarmadan esas amaca ulaşmak mümkün değil ki ? İsterseniz konumuza dönelim... Bütün bu faaliyetlerimizde arkadaşlarımız polis teknik takibine takılsalar bile teknik takipten çıkarılacaklar ama bu raddeye gelmeden arkadaşlarımızın tedbirli olmasını sağlamalıyız. Ancak darbecileri azmettirmek isteyen arkadaşlarımız kendilerine sahte isimlerle ve özellikle bayan ismi ile e-mail hesapları açarak yoğun yazışmalar yapacaklar bu yazışmaların teknik takibe takılması içinde yazışmaları da genel bilgisayarlardan ve azmettiricileri kişilerin bilgisayarlarından yapacaklar. Elektronik ve diğer teknik açılardan yeterli hazırlıklar tarafımızdan yapıldı ve imamlarımıza iletildi.
--- Bu hassas bir iş, ateşle oynuyoruz
---Evet ama , biz onlarla oynamazsak onlar bizimle oynayacaklar…
--- Tedbirler alındımı, yeterli mi?
---Aslında darbe olmayacak; biz olgunlaştıracağız ve onlar harekete geçmeden ‘’ihbar’’ edeceğiz. ‘’darbe’’ emir-komuta zinciri içinde kurgulanmadığından genelkurmay konuya titizlikle eğilecektir. Darbeciler yargılama aşamasına geldiğinde hükümet , ‘darbeciler içinde mevcutlarına oranla yüksek derecede askeri yargı mensubu olması nedeniyle yargılamanın Yargıtay tarafından ‘’özel mahkeme’’ kurularak yapılmasını teklif ve tavsiye edecek, müzahir medyanın yayınları sonucu Genelkurmay da bu teklifi kabul etmek durumunda kalacaktır. Bu aşamadan sonra TSK’de temizlik hareketi başlatılacak ve manipüle edilmiş ‘’teknik takip’’ raporları ile önümüzü tıkayan tıkama ihtimali olanın rütbesi ne olursa olsun temizlenecektir…
--- Bu operasyonun sızma ihtimali yok mu?
--- Asla! Bütün tedbirleri aldık…
--- Tedbirler…
--- Hoca efendi sen ayrıntılarla meşgul olma, biz gerekeni yaparız…
--- Peki buradaki dostlarımızın konudan haberi…
--- Kesinlikle var ve onayda verildi….
---Benim içimi sıkan bazı şeyler var bu planın içinde ama…
SAYFA -354-
--- Yemek üzerine yediğiniz künefedendir…
--- Mart ayını planlıyoruz, Mart ayının şanına (!) uygun olsun diye…
--- Hangi Mart?
--- Bir sonraki yeni komuta heyeti yerine otursun hele ondan sonra
---Bu kadar süre içinde ‘’sızıntı’’ olma ihtimali yükselir, beni bu ihtimal rahatsız ediyor…
---Bunu dert etmeyin, dışarı sızsa da başarılı olacaktır… Bu darbe tarihe ‘’çömlek patladı’’ darbesi olarak geçecektir. Bir süre sonra gerçekler ortaya çıkacaktır ama… Geçmiş olaa…
( Bu planlama 17 Temmuz 2007 tarihinde ABD-UTAH yerel saati ile 19.25-19.55 saatleri arasında gerçekleşmiştir. Ayrıntılara özel olarak girilmemiştir. Bugüne kadar hiçbir yayın organı da yayımlanmamıştır. Ancak Gereği yapılmıştır.)
SAYFA -355-
SAYFA 351-352-353-354-355
Hasan Hüseyin MEMİŞ’in “CACIKİSTAN” adlı kitabından alıntıdır.
Yazardan bir not;
Şükürler olsun ki, Başbuğuma Devlet Töreni yapılmasından dolayı cenaze namazını Münafık Fetullah Gülen Bey sen kıldırmadın...